12 Kasım 2014 Çarşamba

YAVRU KUŞ

dünya dedikleri
                     bir yokuş
bir hayalin var elimde
aklımda
avucumda
gece gündüz baş ucumda
o da
bir yavru kuş,
   kanatlanırken  vurulmuş..

--murat usta--
Kasım'14/Silopi

YÜRÜYÜŞ - 2

yürümeyi dene
açılırsın
rahatlarsın
yürümek iyi gelir sana
bana doğruysa yönün
                              bana da

--murat usta--
Ekim'14/Ankara

9 Kasım 2014 Pazar

KAHVE RENGİ

yemyeşildi rengi baharın
ve ardından gelen
masmavi bir iç denizdi mutluluk
yerleşik değil göçebeydi
iyiydi
ve hep
      kısa sürmekteydi

bir deniz kıyısında
parşömen
ya da papirüse değil
tam ortasında bir bozkırın
taşa yazılmıştı kader

yüzmeyi geç öğrendik
güzel şeyler düşündüysek de
o çıkmadı
                  denizden
ve kapkara bir kış
               geçti üzerimizden

bütün acılar içinde
özlemin rengi yok
yokluğunun dengi
ve
gözlerim hâlâ
                 kahve rengi!

--murat usta--
Kasım'14/Silopi

25 Ekim 2014 Cumartesi

YOL -4

terbiye etme artık
yokluğunla beni
bin bir yolu olmalı
bu şehre gelmenin

ve bilir misin,
ne derin bir kuyudur gözlerin
baktıkça
mutlu bir cümle gibi hızla dökülürdü
dudaklarımdan, güzelliğin

ya bir yolunu bul
bu
yolunu bekleyen yüzü
                      güldürmenin
ya da
daha insancıl bir yolunu...
            ..bir adamı öldürmenin!

--murat usta--
Ekim'14/Silopi

YAĞMUR-3

köşeyi daha dönmeden sen
belki son kez
ardına bakmayı geçirirken aklından
burda
bir şehir daha
teslim oluyor yağmura...

-murat usta--
Ekim'14/Silopi

15 Ekim 2014 Çarşamba

MAVİ KALE

her gün
kaç adım daha
yaklaşıyorum sana
bir bilsen
ama yaklaşmak yanına
ya da
yanında durmak
yetmez
içinde olmalıyım
kapandığında bile
                        gözlerinin

yepyeni bir ovaya dönüşecek kadar doluyum
ırmaklarım var benim
verimli topraklarım var
tutup ellerinden
büyümeliyim içinde
              göz bebeklerinin

bakmalısın bana
ve sulamalısın beni
ama kalmamalıyım
derin sular altında
içinde olmalıyım yine
mutlu ve huzurlu
                           söz öbeklerinin

muhteşem bir kalenin
kapısı gibi gözlerin
biliyorum
biliyorum
içerden fethetmeliyim
yıkılmasın
kırılmasın hiç bir şey
burcu dursun
o muhteşem kalenin

--murat usta--
Ekim'14/Ankara



17 Eylül 2014 Çarşamba

RÜZGÂR

sen gittin
ve şehrin içinden akmaya başladı nehirler
nehirler şehrin içinde
şehirler insanın

sen gittin
ve erken başladı kar
yüzüme çarptı hep
"asma kilit takılı ahşap kapılar"
ve gittiğin günden beri
dünyanın bütün kapıları kapalı
bütün sokakları dar

sen gittin
ve ben taş yürekli
şehirler tanıdım
bir de kadir kıymet bilmeyen
                             arka sokaklar

sığındım
boğazımda demirleyen
öz cümlelerimin arasına

sığındım
paylaştıkça çoğalan
        bir lokmanın yarısına

bir tarla kuşunun
                              kanadına
yatağını arayan bir suyun
                              inadına
yıldızlarla dolu bir göğün
                           yedi katına

sığındım
sığındım

umudum
bin bir yerinden
yamalı bir işçi tulumu
ben
o işçinin
        tulumuna sığındım

ve kavuşmak..
kavuşmak  dediğimiz şey
yol üstünde bir kontrol noktası
bir kavşak
elbette
kesişecek yolumuz

koştum geldim ben
sen de gel
bak her yanım
                yara izi
öyle bir kaç adım da yetmez
koşarak gel
            kurtar bizi

dola ellerini boynuma
sar beni
      iyice sar
kim bilir
         belki
              bizim de
bir sabah erkenden saçlarımıza 
          birlikte değer rüzgâr

--murat usta--
Eylül'14/Silopi

7 Eylül 2014 Pazar

KAHVERENGİ

yüksek dağlardan
kopup gelen bir nehir
nasıl durulursa,
masmavi bir denizle buluştuğunda
ben de öyle durulurum
ellerin
ellerimle kavuştuğunda

ama
ellerin yetmez
gülüşünden yakalamalıyım seni
çocukların
yakaladıkları gibi denizi

dur
çevirme başını
çevirme
çevirirsen ıssız bir adaya
                         düşüyorum

bak
yüzüme bak
bakmazsan
               çok üşüyorum

al
bu gözler
bu kahverengi gözler senin
yumuşak ellerinle dokun
can gelsin yüreğime
ve düzelsin
çok büyük bir yanlışı daha
                                   evrenin

--murat usta--
Eylül'14/Ankara

6 Eylül 2014 Cumartesi

KURGAN

bir kurgandır kalbim
aklımda ne varsa içime attım
bir nehrin akışını
gözlerinin bakışını attım
üzerine çok yakışan maviyi attım sonra
saçlarının sarısını
bir ekmeğin yarısını attım

biriktirdiğim şiirler, şairler vardı
topladım bütün bir külliyatı
ceddimin
en öz deyişini attım
sonra bir sabah
ansızın gelişini attım yanına

çiçeklere baktım
tam atacaktım
bıraktım
lazım dedim
onlar bu dünyaya

kapattım gözlerimi
seni gördüğüm
muhteşem bir ânı attım
çözüldü dizlerimin bağı

bağı attım..

orda
        bıraktım

yeniden
             yaşamak ümidiyle..

--Murat Usta--
Eylül'14/Ankara

SEVE SEVE

Karşına geçip
anlatsam
bütün hayatımı
 "Seve seve"
dinler misin?


--Murat Usta--
Eylül'14/Ankara

4 Eylül 2014 Perşembe

EYLÜL

yeni geldi daha
gitmez hemen
biraz kalır
toparlanması zaman alır

erişteyi kestik
kuruttuk
kayısıyı kuruttuk
inciri, üzümü kuruttuk
hani
yüreğimizde
yemyeşil bir sevda vardı
her şey kururken o kalır mı?
                        unuttuk onu da..
bu mevsimin
rengi
        değil
                yeşil                        

--murat usta--
Eylül'14/Ankara

3 Eylül 2014 Çarşamba

ANKARA-2

göz göre göre
yapılan bir yanlış gibidir Ankara
öylesine durur
              ülkenin ortasında

karaya vurmuş bir gemi
içindekilerde hep bir deniz özlemi
ve çok kötü bir çay içerek
başlamış gibisin
         her yeni güne

sürek avına çıkmış
bir hüzün var
              şehrin üzerinde
neye sarılsan alıyor elinden...

sen fark etmeden de
                       işler içine
tanıdık bir bürokrat gibidir
                bu Anadolu bozkırı
ne zaman ritmi değişse kalbinin
olmaz der
olmaz!
Bu, bizim
           mevzuata aykırı

ve işte böyledir Ankara
sevda
taş yapı bir anıt gibi durur
                  dilinin ucunda
umutsuz değildir
                umudu  vardır
ve o da asılıdır
                    bir ipin ucunda..

--Murat Usta--
Eylül'14/Ankara

10 Ağustos 2014 Pazar

YOL

bazen
yürür içine doğru insanın
yürüdüğü bütün yollar...
                  ...uygun adım
çekil bir köşeye otur,
                         yürüme sakın

her adım
yüzüne çarpan bir kapı
her adım
koparır gövdesinden adamı
her adım
bir cellat baltası

karışır
hava, su, toprak
karışır
birbirine nazire yaparak
her adımda
zindana düşer adam
karışır hikayelerin
                         sonu, başı
ve her adımda
düşer üzerine adamın      
                         bir gök taşı

--muratusta--
Ağustos'14/ Ankara

10 Temmuz 2014 Perşembe

SIĞINAK

sığınacak iki nehir bir  deniz buldum kendime
uzun cümlelerim boğuldu
elimde bir kaç kelime
suya karışmak istiyorum

yalnız şehrinin nehirleri de
dökülür mü denizime
bilemem
açıldı cehennemin kapısı
araf neresidir
bilemem
yalnızlığın vatanı burası
anayurt nerdedir
bilemem
bilsem de
öyle bir yerleştim ki
gidemem...

--Murat Usta--
Temmuz'14/Ankara

ZAMANLAMA

Sesin
sisli bir dağ eteği ovası
gözlerden uzak
gönüllerden uzak

bak
yüzüme bak
aydınlansın kara günler
onlar da bilsin
arınsın
iç denizin
dağılsın gitsin
sesini saran hüzün
başka mesken arama
gözlerime demirle her akşam
güvenli bir limandır yüzüm

avuç içinde yazılıdır
orda taşır insan kaderini
orda saklıdır
             bir yaşamın önsözü
hele bir de tutuşsak
gör bak
              birleşecek gökyüzü

küçük bir dünyam var
işte  avucumda
avucumda ve
sunuyorum sana
başka her şeyi unut
tut
ellerimi tut

dile gelmez
bir kalp var bende
                         beklerim
yalnız sen tutarsan elimi
naz etmem sana,
                               gelirim
yokladım
çok uzun zamandan beri
                 hep çok güzel bir ânı
tam da şimdi sen
                 sevsen beni
hem yeridir
                     hem zamanı!

--murat usta--
Temmuz'14 / Ankara

ZAMANLAMA

Sesin
sisli bir dağ eteği ovası
gözlerden uzak
gönüllerden uzak

bak
yüzüme bak
aydınlansın kara günler
onlar da bilsin
arınsın
iç denizin
dağılsın gitsin
sesini saran hüzün
başka mesken arama
gözlerime demirle her akşam
güvenli bir limandır yüzüm

avuç içinde yazılıdır
orda taşır insan kaderini
orda saklıdır
             bir yaşamın önsözü
hele bir de tutuşsak
gör bak
              birleşecek gökyüzü

küçük bir dünyam var
işte  avucumda
avucumda ve
sunuyorum sana
başka her şeyi unut
tut
ellerimi tut

dile gelmez
bir kalp var bende
                         beklerim
yalnız sen tutarsan elimi
naz etmem sana,
                               gelirim
yokladım
çok uzun zamandan beri
                 hep çok güzel bir ânı
tam da şimdi sen
                 sevsen beni
hem yeridir
                     hem zamanı!

--murat usta--
Temmuz'14 / Ankara

2 Temmuz 2014 Çarşamba

MENZİL

aynı yere baktığımızda
yepyeni bir evren oluşmuyorsa

ya da
göz menzilimden çıktığında  gözlerin
tamamlamıyorsa
bir yıldız daha ömrünü...

ve  aynı ritmi bulduğunda  kalplerimiz,
sıradan bir işleve dönüşmüyorsa
görme yetisi
bütün organlarımız için..

bakma sakın!


--murat usta--
Haziran'14 / Her yer ;)


20 Haziran 2014 Cuma

BAZEN

"bazen"
ne güvenilmez
bir zaman dilimisin sen öyle
"hep" olsana!
"hep" ol "hep"
"hep" ya da "hiç"

"hep" güzeldir
tutarlıdır
nettir
ama o "bazen"yok mu bazen
hayındır
alçaktır
lanettir!

durma öyle
sen de bir şey söyle
kal
      ya da
                   git

Ya "hep" ol
       ya da
                " hiç"

-murat usta-
Haziran'14 / Silopi

13 Haziran 2014 Cuma

AY TUTULMASI

Bir yol var aramızda, bir yol
    ki uzadıkça kalbim
                                      çarpar, çıldırır...
yürekli bir kelime
ve candan bir cümle, bir bakış
savurur üstümüzden bu ölü toprağı
                                  savurur, kaldırır
ve yemyeşil bir hayattır gözlerin
                          ruhuma nefes aldırır

Rengi yeşildir uygarlığın
ve uygarlık
gözlerinle gözlerim arasındadır artık..
Yokluğun...
yokluğun kıyıcı bir karanlık

bir istiladır seni görmediğim her an
anlatır...
anlatır dile gelirse zaman

bir yol var aramızda
     yıkmışlar, yakmışlar
zümrüt taşlar döşeyip
arada boşluk bırakmışlar
neyle doldursam
                      bilemedim...

Açtığımda gözlerimi
her defasında
                      düştüğüm
uzaklık yapmışlar
                       göremedim
kapayınca gözlerimi
       kendime gelemedim...

Ne yaptın bana söyle!
Söyle ay yüzlü hırçın kuş!
Var mı bir benzerin,
                         bir eşin?
Söyle!
Hangi tarafı
       daha çok yakar güneşin?

--murat usta--
Mart'14/Ankara

19 Mayıs 2014 Pazartesi

SOMA

Soma'da
gün 365 gün kara
bulabilirsen
Soma'da gün ışığı ara
kader kara kaplı bir kitaptır
bu topraklarda
her sayfasında bir çığlık saklı
Soma  uzak bir ülke değil
Soma sol yanımızda bir sızı
Soma sıcak ve karanlık bir
                                    "kara" parçası
--murat usta--
Mayıs' 14/Silopi

4 Mayıs 2014 Pazar

YAĞMUR

her şeye
alışır insan
değişse
mesela iklim
ona da alışır
durgun bir suya karışır gibi
alışır insan

ve mevsim
ne olursa olsun
ve ne derse desin 
resmi
ya da gayrıresmi makamlar
yağmur hep
ıslandığın kadar yağar

Sen sisli ve suskun şehir
biliyorum derdini
biliyorum
daha çok yağmur lazım sana
kana kana içilmiyor suyundan
sahi sen 
görmedin ki hiç 
                            el ele bizi
galiba bütün çirkinliğin bundan

--murat usta--
Mayıs'14 


EV

çayın en güzeli
nerde demleniyorsa
ve nerede bekleniyorsa
kalabalıklar arasındaki bir insan
işte orası
evidir onun..

--murat usta--
Mayıs'14 / Silopi

26 Nisan 2014 Cumartesi

KARAR

Gönül
bir çeşmedir
her kuş gelir su içer...
                      İçmesin!
Gözlerden ırak
süslü bir an gelir...
                     Gelmesin!
İçindedir insanın şeytanı
aklını çeler...
                     Çelmesin!
Gözüme
başka göz değer...
                     Değmesin!
Gözümden
başka göz girer...
                     Girmesin!
Göz görür
gönül sever...
                     Sevmesin!

Gözlerimi karartmışım...
Kara gözlerine bakıp
karartmışım gözlerimi...

Sağım belli,
solum bellidir artık!

--murat usta--
Mart'14 / Silopi

13 Nisan 2014 Pazar

NİSAN

Nisan'dır yağmur yağar
Üstüne alınma sen

Karlar erir
Coşar ırmaklar
Üstüne alınma sen

Kurumuş bir ağaç filizlenir yeniden
Yemyeşil bir heyecan olur

.........

Bir fısıltı gelir ardından
Koskoca bir yel olur
Bir fırtına çıkar kirpiklerin arasından
Acımasız bir sel olur

Tarifsiz duygular oynatır kalbi yerinden
Galeyan olur
Tam da tutunmuşken tohum toprağa
Amansız bir heyelan olur

Nisan'dir yağmur yağar
Üstüne alınma sen

Yemyeşil filizler savunmasız ayazda kalır
Kupkuru bir soğuk olur

Ağaç üşür
Adam üşür
Koskoca bir şehir üşür...

Sen donarsın!

--murat usta--
Nisan'13/ Ankara

28 Mart 2014 Cuma

KELİMELER

tüm kelimeleri ruhumun
İpek Yolu'na düştü şimdi
gayriresmi bir geçit yaparlar ardından
ki düğümlüdür hepsi
ve biri var ki
yüz görümlüğüdür yalnızlığımın

sevdadır
aşktır
ve çok değerli bir yalnızlıktır burda kelimeler
ve
ansızın kesilen bir organıdır ruhumuzun
ve soğuk kış gecelerinde
kaz tüyü bir yorganıdır korkularımızın
dişlerimiz kanarken
düşlerimiz ısınır

bir Karadeniz yaylasında
sisli bir akşam üstüdür
kurda fırsat
kuzuya tuzaktır
ve
ne söylersen söyle
ne kadar da uzaktır
ayağı hiç taşa değmeyen birine

ve deli bir baldır
dünyaya sataşan
bir delikanlının dilinde

kuymaktır
usulca sevdiğine sokulmaktır kelimeler
ve anlamaktır
hiç anlatılmayanı

soğuk bir sudur Erciyes'te
ısınsak biraz
ferahlatır hemen
ve serpilir yüreğimize

ve sıcaktır
uzaktan da sarılabilmeyi icad edenlerin mahareti bu
yoksa gözün gördüğünde
söze ne hacet

bir kelime
bir ülkedir bazen
ve
eşsiz bir sığınaktır kelimeler
bir bir bozar her oyunu
ve tutar elini

bazen de
paslı bir bıçaktır
lime lime doğrar sesini
korkaktır, hayındır, alçaktır
belli eder yerini

hep
sis gerekmez aslında
güneşli bir günde de
tuzaktır kelimeler
sevgilinin gözlerinde

bütün gerçeklerinden alır seni
apaçık ve çırılçıplaktır

ve korkaktır kimi zaman
güçlünün karşısında
alır şeklini girdiği her kabın
sessiz harflerle
ve başka hiç bir şeye değmeden yazılır

ve sonra
büyük bir kaygıdır
bırakmaz peşini
Cudi'nin eteklerinde keser yolunu
Silopi'nin Habur'a bakan tarafında
kaçak bir çayın
demlenmesini bekler kelimeler

ülkemde de
bir karakalem çalışmasıdır
iki nehir arasında
ve bir genç kız tarafından
cama yazılmıştır kelimeler
ve alnımızdadır
bilmem kaç yüzyıldır

........

sisli bir kış günü de olsa
tertemiz bir havadır
iyi bir dosttan gelirse
iyi gelir her şeye
ama her şeye..

taşa yazılı bir pusuladır bozkırın ortasında
ne yana gitsek
gösterir hep aydınlık tarafı
ve yüklüdür de vebali omuzlarımızda
üstte mavi gök basana dek

bir ölüm emridir
ki
mahir bir kumandanın dudaklarından dökülürken
ayağa kaldırır bütün bir ülkeyi
ve
çok büyük harflerle yazılır

ve ilahî olandır en güzeli
bir mağarada da yakalar
içi aydınlık olan eli
ve yepyeni bir çağ
uzatır boynunu
kayalıkların arasından

ne kadar kaçarsan kaç
demirde tavdır
ve çok zor bir sınavdır
yaşarken söylenmiş tüm kelimeler
yalnız dil ile ikrar yetmez
kalp ile de tasdik gerekir

ve dostların sessizliğine çarpınca sesi
bütün anlamını yitirebilir
bir kelime
               birden
ademoğlunun
diyemediğinde
mavi kelebekler
en ağır cümlesini kurar yeryüzünün
üst
üste
yığılmış
kelimelerle
ve bir kaç kere düğümlenmiş kelimelerle

ve
boğazımızdadır da artık
en söylenmesi gereken yerde
en söylenesi zamanda
söylenememiş,
kursağımızda kalmış kelimeler..

--muratusta--
Mart'14 / Silopi

27 Mart 2014 Perşembe

TAŞ VE ÇOCUK


























Çocuktuk bilemezdik
dizimiz kan içinde
taşlı yollardan
koşarak geçtik...

şimdi büyüdüm
biliyorum
ayağıma takılan taşların
altında büyüdüm
biliyorum

küçükken bir taşa takılsa
bir çocuk
ya da bir taş düşse
ayağına
bir çocuğun...

o çocuk
o taşın
altında
büyür...

--muratusta--
Mart'14/Silopi

11 Mart 2014 Salı

KIZ KULESİ



KIZ KULESİ
İşte karşımda Kız Kulesi
eski günlerdeki gibi
yol gösterir yine
umudunu sırtlayıp
yola çıkanlara

yalnız taşla değil
düşle örülüdür
yıkılsa da her defasında
yeniden ayağa kalkmakla  övünür
Aman Allah'ım!
Yalnızlık,
      bu kadar mı güzel görünür!


-muratusta-

Haziran'13 / İstanbul
www.ustadantarihenotlar.blogspot. com

7 Mart 2014 Cuma

İSTİAP HADDİ

Bir anlamı yoksa artık yaşamanın
Kurduğun hayalleri kurutup saklamalı
Ve koymalı güneş görmeyen bir yere
Ardından sırtını geçmişe
Üzerinden silindir gibi geçmişe
                                     yaslamalı
İyi yapılan işlere
Hak edişlere
Gündüze geceye
Ve akşam ezanı okunmadan
                              tabi ölmeden
eve dönüşlere yaslanmalı
Ama havasız da bırakmamalı
Sakladığın yerde hava alsa da
                  bozulmaz hayallerin
Hava bozmaz
Yalnız
         bir söz bozar
Tutup iter
Bir  uçuruma seni

Gördüğü rüyalara ise ne yapmalı insan
bilmiyorum
Kaç rüya istiflenebilir üst üste
bilmiyorum
Rüyaları hayallerle mi
Yoksa gerçeklerle mi harmanlamalı
bilmiyorum
İstiap haddi ne kadardır ruhun
bilmiyorum

ruh bedenden uzakta kalırsa
nemlenirmiş
biliyorum onu

öğrendim artık

--murat usta - -
Aralık'13/ Silopi