17 Eylül 2014 Çarşamba

RÜZGÂR

sen gittin
ve şehrin içinden akmaya başladı nehirler
nehirler şehrin içinde
şehirler insanın

sen gittin
ve erken başladı kar
yüzüme çarptı hep
"asma kilit takılı ahşap kapılar"
ve gittiğin günden beri
dünyanın bütün kapıları kapalı
bütün sokakları dar

sen gittin
ve ben taş yürekli
şehirler tanıdım
bir de kadir kıymet bilmeyen
                             arka sokaklar

sığındım
boğazımda demirleyen
öz cümlelerimin arasına

sığındım
paylaştıkça çoğalan
        bir lokmanın yarısına

bir tarla kuşunun
                              kanadına
yatağını arayan bir suyun
                              inadına
yıldızlarla dolu bir göğün
                           yedi katına

sığındım
sığındım

umudum
bin bir yerinden
yamalı bir işçi tulumu
ben
o işçinin
        tulumuna sığındım

ve kavuşmak..
kavuşmak  dediğimiz şey
yol üstünde bir kontrol noktası
bir kavşak
elbette
kesişecek yolumuz

koştum geldim ben
sen de gel
bak her yanım
                yara izi
öyle bir kaç adım da yetmez
koşarak gel
            kurtar bizi

dola ellerini boynuma
sar beni
      iyice sar
kim bilir
         belki
              bizim de
bir sabah erkenden saçlarımıza 
          birlikte değer rüzgâr

--murat usta--
Eylül'14/Silopi

7 Eylül 2014 Pazar

KAHVERENGİ

yüksek dağlardan
kopup gelen bir nehir
nasıl durulursa,
masmavi bir denizle buluştuğunda
ben de öyle durulurum
ellerin
ellerimle kavuştuğunda

ama
ellerin yetmez
gülüşünden yakalamalıyım seni
çocukların
yakaladıkları gibi denizi

dur
çevirme başını
çevirme
çevirirsen ıssız bir adaya
                         düşüyorum

bak
yüzüme bak
bakmazsan
               çok üşüyorum

al
bu gözler
bu kahverengi gözler senin
yumuşak ellerinle dokun
can gelsin yüreğime
ve düzelsin
çok büyük bir yanlışı daha
                                   evrenin

--murat usta--
Eylül'14/Ankara

6 Eylül 2014 Cumartesi

KURGAN

bir kurgandır kalbim
aklımda ne varsa içime attım
bir nehrin akışını
gözlerinin bakışını attım
üzerine çok yakışan maviyi attım sonra
saçlarının sarısını
bir ekmeğin yarısını attım

biriktirdiğim şiirler, şairler vardı
topladım bütün bir külliyatı
ceddimin
en öz deyişini attım
sonra bir sabah
ansızın gelişini attım yanına

çiçeklere baktım
tam atacaktım
bıraktım
lazım dedim
onlar bu dünyaya

kapattım gözlerimi
seni gördüğüm
muhteşem bir ânı attım
çözüldü dizlerimin bağı

bağı attım..

orda
        bıraktım

yeniden
             yaşamak ümidiyle..

--Murat Usta--
Eylül'14/Ankara

SEVE SEVE

Karşına geçip
anlatsam
bütün hayatımı
 "Seve seve"
dinler misin?


--Murat Usta--
Eylül'14/Ankara

4 Eylül 2014 Perşembe

EYLÜL

yeni geldi daha
gitmez hemen
biraz kalır
toparlanması zaman alır

erişteyi kestik
kuruttuk
kayısıyı kuruttuk
inciri, üzümü kuruttuk
hani
yüreğimizde
yemyeşil bir sevda vardı
her şey kururken o kalır mı?
                        unuttuk onu da..
bu mevsimin
rengi
        değil
                yeşil                        

--murat usta--
Eylül'14/Ankara

3 Eylül 2014 Çarşamba

ANKARA-2

göz göre göre
yapılan bir yanlış gibidir Ankara
öylesine durur
              ülkenin ortasında

karaya vurmuş bir gemi
içindekilerde hep bir deniz özlemi
ve çok kötü bir çay içerek
başlamış gibisin
         her yeni güne

sürek avına çıkmış
bir hüzün var
              şehrin üzerinde
neye sarılsan alıyor elinden...

sen fark etmeden de
                       işler içine
tanıdık bir bürokrat gibidir
                bu Anadolu bozkırı
ne zaman ritmi değişse kalbinin
olmaz der
olmaz!
Bu, bizim
           mevzuata aykırı

ve işte böyledir Ankara
sevda
taş yapı bir anıt gibi durur
                  dilinin ucunda
umutsuz değildir
                umudu  vardır
ve o da asılıdır
                    bir ipin ucunda..

--Murat Usta--
Eylül'14/Ankara