28 Temmuz 2013 Pazar

SAÇAK ALTI

Bin hüznünü saklar
Kenar mahallelerin duvar dipleri
Yanı başından başı öne eğik geçenlerin

Bin umudunu saklar
Aynı mahallenin saçak altları
Başını göğe yaslayıp hayal edenlerin

Bin özlemini saklar
Sokağın sonuna bakan pencere camları
Zihnindeki bir surete sımsıkı sarılıp bekleyenlerin

Bin feryadını saklar
Asma kilit takılı ahşap kapılar
Elleri cebinde düşer adım düşünenlerin

Ne duvar dibi
Ne saçak altı
Ne pencere camı
Ne de asma kilit takılı ahşap kapılar anlar seni
Hele bir kere tersine akmaya görsün nehirlerin

............................

Vazgeçme!
Sen yine de...

Gün gelir 
Hoşnut kalır Rabbin
Bin pencere açılır
Aydınlanır sabah ardından
Gölgesi vurur mahalleye
Saçak altında bekleyenlerin

Ve verilir sana 
Kalbinden geçenlerin*

--murat usta--

Temmuz '13/ Eryaman

26 Temmuz 2013 Cuma

Kahve Yeşili

Kahve yeşili gibisin
Sen artık bu tende
"Yok daha neler 
öyle bir renk yok ki!" deme

Var mı? 
Bilmiyorum ben de

Ama anla işte
sen de artık
o kadarsın 
bu bedende!


27.07.2013
05:20
Eryaman

25 Temmuz 2013 Perşembe

Aşk yahut İki Yaramaz Çocuk

Hesaplanabilir bir şey değil ki bu
her an saplanabilir 
çok derin
bir yerinden

Çok karmaşık
bir sarmaşık bu
anlarsın 
gözlerinin 
kayıp giden ferinden

Hoş bulunursun
Bir hoşluğa düşer
Boş bulunursun

Saplanır ya birden
Gidemezsin bir adım öteye
Kaybedersin kendini
Nerde saklasan bilemezsin
Yasaklanabilirse de 
Saklanabilir bir şey de değil bu

yalnızlığın
bir ormanda bir ağaç yalnızlığı olur
dilin tutulur
Dünyayı kurtarmaya yetecek dilin,
 tutulur
aklına bir kilit vurulur
kurur dalların
kudurursun

O da
Yeşillerin ardından baka durur

Gelse dersin
Gelse 
Yemyeşil gelse
Bahar gibi
Ağustos sıcağında
Yüksek bir yayladan çıkan pınar gibi
Gelse dersin

Habersiz bir rüzgâr esse
Ve değse bir nefes
Değer değmez
Değişse mevsim normalleri

Dersin
De değmez
De gelmez

Kat edersin yedi iklim dört köşeyi
dört mevsim yaşanan bu güzel ülkeyi
Katledersin 
bin bir olumsuz düşünceyi
de değişmez mevsimin

.................

Gelmez de 
hadi diyelim ki gelse  
o zaman da aşk olmaz 
gelse
aşk, olmaz!

.................


Mutluluk olur
Çocuk olur
İki yaramaz çocuk...
Aşk olsun!
Adı aşk olmasa da olur!




 23.07.2013 Eryaman

23 Temmuz 2013 Salı

Yaban Eriği

Seni düşünüyorum yine
başka da bir numaram yok ya
seni düşünüyorum işte
gündüz, akşam üstleri ve gece

üstü paslanıyor
altı ıslanıyor ruhumun
üşüyorum ayın altında
ben aynı sen
gözyaşı düşürüyorum geceleri

damla damla 
birikiyorum
gecenin kor karanlık renginde

tatsız tuzsuzum
susuz 
uykusuz kalıyorum
ve de çok huysuzum

yaban eriği
orman yeşili
ebegümeci ve sen
iyileştirebilirdiniz sanki

sen gelmedin
onlar da iyi gelmiyor şimdi
23.07.2013 Eryaman

Tutulma

İki el
buluşsa bir gece vakti

güneş
saklanır arkasına dünyanın

ay tutulur
unutulur hüzün

 bir araya gelir
iki yakası
 bir adamın

kayıp gider 
karanlık bir geçmiş

ve çözülür
güneşin dilindeki düğüm



23.07.2013 Eryaman

16 Temmuz 2013 Salı

Sandalyede Sıkıntı Var

Yalnızca içim acısa iyi
baş edebilirdim sanırım

Oturduğum masa acıyor masa
bi isteksiz ki sorma
dik duramıyor desteksiz

Sandalye de sıkıntı çıkarıyor
onun da bir yanı hep eksik

Ne çok severlermiş seni
şimdi böyle görünce onları
Utanıyorum halimden

Sabah erken kalkıyor
göz kapaklarım
kurumuş pınarların
dudağımda tuzlu tortusu kalıyor

Yüzüme kapanıyor
kendi evimin kapısı
erken bastırıyor yağmur
üstü açık kalıyor hayallerin

geç geliyor kapıcı
yüreğimde çöpler birikiyor
ruhu sıkılıyor zamanın

Kolay olsa keşke
bir araya gelmesi
iki yakası bir adamın
16.07.2013 Eryaman

Ölçü

-Çok mu?
-Çok!

Çok ne kadardır?
Çok işte
şekli yok
şemali yok

Sen dene yine de şansını
ama öyle hemen de
dile gelmez
ele vermez kendini

İsyan günlerinde
bir insan hali
içinde taşır bin bir vebali
Gözle görülmez
“Öz”le görülür

Dur ihtarına
ateşle karşılık verir bir şey bu
karnı tok
fırtınası çok

Durup düşüneni
e hadi uyan kahvaltı hazır diyeni
başını cama yaslayıp düşüneni yok!

Sen de ki
bir Moğol istilası
taş üstünde taş
omuz üstünde baş
bırakmaz
öyle bir ganimet ki
paylaşılmaz!

Sığmaz dünyaya da
yeşil bir tebessüme sığınır
sevdiğinin sol yanında ısınır


Açılmış
bir hudut kapısı
ne bir koruyanı
ne de bir bekleyeni yok

Ne sorarsın?
Anlasana
ey aşk kâfiri
bu aşkın sınırı yok

Aklı yok
mantığı yok
e ölçüsü olur mu?

 28.05.2013
Kocatepe Kahve Evi

Kızılay Ankara

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Bir Yeryüzü Masalı

Evvel zaman içinde
Bir ülkede bir adam yaşardı
Kendine yoktu hayrı
Belki çevresine vardı
Arada dünyayı kurtarmaya çıkardı..

Tüm bunları
gözleri açıkken yapardı
Kapasa gözlerini
Susardı çığlık çığlığa
Sessiz bir ses duyardı
aklında üç renk vardı
mavi
yeşil
ve kahverengi

sorular ve cevaplar
hep bir kapıyı aralardı
kapının üzerinde 

“Bu hayattan alacağın çok
Ama buna hakkın yok!” yazardı

...................

Önce kıştı
yaşadıkları
bir haykırıştı...
Yaradan’a yakarış

Zindan
içindeydi
Dert de!

Aşk içindeydi.
Aşk, içinde

Bütün sorular
içindeydi
cevaplar
Soruların  içinde!

sorun içindeydi
içindeki hapishanedeydi
duvarları göğe yükselip
“El alem ne der?" diyen
........................

Kış bitti
Bahar geldi
Tabiat nihayet
normal seyrindeydi
ve gelgitlerin ardından aşk
mevsim normallerinde..

Yağmurlu bir hava
uzun bir yolculuk
ve henüz ısınmamış
bir deniz vardı.

bahardı,
güneş bir batıp bir çıkardı.
üşümüşlerdi
sustu gözlerine baktı
gözleri yeşildi kızın
çekildi önünden
tüm kara bulutlar güneşin

eriyen karların ardı sıra
yıkıldı duvar
serbest kaldı duygular

üzerine aldı adam
yeşili korumanın
tüm yükünü…
Yürekliydi!

Isındı kız!
Eridi adamın yalnızlığı
Torosların eteklerinde
kurtarıldı dünya!

......................

Birlikte geçen her an
yeniden yaşatırdı
tarifsiz bir mutluluğu
ve adamın içindeki
o erken büyüyen
çocukluğu

Adam
yıllar önce doğmuştu da
yeni başlıyordu 
yaşamaya


derken
zaman da hızla gelip geçerken
mutluluk yine bir kahve içimlik zamandı
adamın kahverengi gözlerinde

yüzler doğruydu da
sözler mi yanlıştı bilemedi
hayatının bir keresinde
ve mutlu anlar
hapsoldu
bir fotoğraf karesinde

sonrası?
sonrası yok!
bir açıklaması da...

kurtarılsa da dünya büyüktü
aşk kadar!
Adamın yüzme bilgisi
boğulacak kadar!

soğudu mevsim
güneş
bir köşeye çekildi
çocuk
geldiği yere
adamın
içindeki
çocuk

yıkıldı mavi
yıkıldı yeşil
gerildi bütün renkler
ve kahverengi
yere serildi

..............

yalnız kaldı adam
yüz yıllık yalnızlık
yeniden azdı
ve tam kalkarken ayağa
düşe yazdı!

...............

yazıyor hala!



14.06.2013 – 16.07.2013

Eryaman