23 Kasım 2013 Cumartesi

ŞEHİR PAZARI

Öpme sakın!
Öpme!
Öpersen
mevsim hep bahar olur
çıkmasa da kimse evinden
şehrimin ortasında
bir pazar kurulur..........
Hiç çekemem şimdi!

--murat usta--
Kasım'13/ Silopi

13 Kasım 2013 Çarşamba

TERAZİ

Yakmadan
yakınmadan
alnımın terinden başka
destek almadan
yardımcım olmadan

ayrılıp
tutsaklığımın maden ocağından
ve korkmadan karanlıktan

terazimden
ve bir de ağrısından başka sırtımın
nem varsa bırakıp
gözlerim bağlı
                     çıkıyorum

Bütün
kasabalarından kentlerinden
              çıkıyorum ruhumun
Ne okumuşları anladı beni
Ne de okula susamışları
                           yurdumun

Dağlara çekiliyorum
ekilmemiş ovalara
vadi tabanlarına
susuz kalmış başaklara
yaşanmamış aşklara
                       çekiliyorum

--muratusta --
Kasım ' 13 / Silopi


7 Kasım 2013 Perşembe

SINIR - 2

İner inmez minibüsten
kontrol ettik
baktık
yerinde mi her şey?
ve yerlileriyle
konuşalım dedik
yalnız yerli,
yerinde değildi,
çok derindeydi
biz o kadar inemedik

duyduk sonra
resmi vaatlerle gayrı resmi tehditler arasında
kalmışlar
sıkışıp kalmışlar

sorduk  yaşıyormuyuz diye
yaşıyormuşuz,
kağıt üstünde

öyleymiş burda her şey
her şey kağıt üstünde
yaşarsak
biz de öyle yapıyormuşuz
öyle yaşıyormuşuz
resmi iki dudağın arasında
ve arkasında
gayrıresmi bir dağın

yalnız
kağıt üstünde kalsa
iyi yinede
sınırda bir yaşam bizimki
                  diken üstünde...

yutkunsak barış
tükürsek savaş...


--muratusta--
Kasım ' 13 / Silopi

KEPENK - 2

Dükkan açıyorum
şehrin en sakin
ama insanların en kalabalık yerine
inanmayı öğretiyorum
her şeyden önce
kendine inanmayı öğretiyorum
barikatların karşısında

dik durmayı ögretiyorum
bütün dış güçlerin karşısında

Öğrettiklerim arasında
mutluluğun formülü yok belki
ama ne bileyim
hedefine ulaştırmak bir genci
ve bir annenin duasını almak
sanki ona denk
değil beni
hayallerimi de vursalar
kapanmaz bu kepenk

--muratusta --
Kasım'13/ Silopi

KEPENK

Hiç
birinin
hiç
bir
kişinin
ve
hiç
bir
şeyin
yanında
değilim
artık

Hiç
"bir"
şeyin
yanında
değilim

bilmiyorum
anlamıyorum
bu
hesap
kimin
bilmiyorum
neler
dönüyor
bilmiyorum
kapalı
kapılar
arkasında

göz
kapaklarıma
kadar
kırgın
bir
ülke
doluyum

bir
köy
mezarlığında
bıraktım
korkularımı
yalnızım
sanmayın
kağıdım
kalemim
ve
ben
çok
uyumluyum
kıskanmayın

yalnız,
tek
başıma
da
çok
oluyorum
kalabalık
oluyorum
ve
kızgınlığı
başka
hiç
bir
şeye
benzemeyen
kırgın
ve
bir
o
kadar
da
kızgın
bir
halk
oluyorum
kapalı
kapılar
karşısında
...
hadi
açın
şu
kepenkleri

biz
bize
benzeriz
öpüşmesek
de
barışırız
sandığınızdan
daha
iyi
çocuklarız
biz
kapamayın
yüzümüze
yeter
ki
şu
kepenkleri

--murat usta--
Kasım' 13 / Silopi

4 Kasım 2013 Pazartesi

DÜNYA

Çektiğim acılar hiç bir şeyin kefareti değil...
Daha çok acı çekersen eğer
daha erken kurtulmuyorsun yaşadıklarından

hayattan da öyle
kafa topuna çıkar gibi çıkamıyor insan
yasal düzenleme de yapılmıyor ki
erken terhisi
               yok bu dünyanın

Benim de yapamadığım şeyler var ama
değiştirebilirim sanırım dünyayı
öyle sanıldığı kadar da büyük değil dünya
şimdi bilmeni istedim
daha başka şeyler de bilmeni isterdim...
ama böyle bir şansım olmadı
                      söyleyemedim
tam kalkarken ayağa
içimde bir şehir sendeledi
ve ben yine
                       yere serildim

Yeni bir dil öğrenmek gibiydi seni sevmek
Şimdi hangi dilde söylesem
                            bilemedim...
Gidiyorum bu şehirden

--muratusta--
Kasım'13 / Silopi

TESİR




"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!"
--Fuzuli--


"Galiba haklı Fuzuli, söyledim yok tesiri
Susanın da amk!"
--murat usta - -

Kasım'13 / Silopi

30 Ekim 2013 Çarşamba

FIRTINA

Umutlar kararmış
savaş nizamı almış bütün bulutlar
Akşama kalmaz sızar içime
düşman kuvvetleri
çeker silahını kara günler
son ihtimal de tükenirken iç cebimde
amansız bir fırtına çıkar
                      arka mahallemde

Ne varsa içimde
güneşli güzel günlere dair
tutulup da gövdesinden
bir bir sökülür
ne varsa beni mutlu edecek
bir bir
bir iç denize dökülür

Gözlerin
gözlerin bir gözedir
çıkış yolunu gösterir

ama artık
göze alamam gözlerini
her bakışında
bir çöl kumu kaplar her yanı
içimde bir Yusuf vardı
Yusuf'u vururlar
bir su kuyusunu daha
                       taşla doldururlar

Ve vicdansız bir sağanak başlar
                 tavanı çöker ruhumun
sel vursa da en derinlerine huzurumun
yine de adın
ıslak bir imzadır altında umudumun

--muratusta--
Ekim'13 / Silopi



29 Ekim 2013 Salı

YEMEK

Sen
akşamları ne pişirirsen
Benim canım
                      hep onu çeker

--muratusta--
Ekim'13 / Silopi

HAYAT

Üstüme gelme hayat
Üstüme gelme
Çekilirsem
Düşersin!

--muratusta --
Ekim'13 / Silopi

28 Ekim 2013 Pazartesi

AÇIKLAMA

Gitmek üzereyken biri
soğuk bir hava kütlesi
yaklaşırken  yaptıkları gibi
şiddetli bir yağış uyarısı da
yaparlar mı ki
resmi kanaldan haber bültenleri

Gözlerim
gözlerinde erimez sadece
yetkili bir organdan
açıklama da bekler şimdi

--muratusta--
Ekim'13 / Silopi

27 Ekim 2013 Pazar

ÇAĞRI - 3

Biri de çıksa dese ki
Ben varım!

Kimse yoksa da
Ben varım!

Ben burdayım!

--muratusta--
Ekim'13 / Silopi

GELİŞİM

Gülünce  sen
Çatık kaşlarım düzelir
Elim ayağım olur birden

Gelince sen
değişir dingin bir nehrin akışı
ve daha anlaşılır olur,
insanların tanrıya yakarışı

Doyar
yoksulluğum
ve üstüne bir kahve pişer
hızla gelişir ülkem

Öpünce sen
Yok!
yok daha neler!


--muratusta - -
Ekim'13 / Silopi

20 Ekim 2013 Pazar

KIRMIZI


















Kimin çıkardığı kadar
Kimin büyüttüğü de önemli
                            bu yangını
Dikkat et!
Nar lekesi değil,
Bu bayraktaki kırmızı!

--murat usta--
Ekim'13 / Silopi

13 Ekim 2013 Pazar

SINIRA YAKIN BİR SOKAK HİKAYESİ

Her sokağın başında
bir hayat hikayesi durur
Her
          sokağın
                           başında!

Sert bir fren çığlığında saklıdır
                          kiminin hikayesi
ya da her an kaldırılmayı bekler
                 bir kaldırım taşında

yön gösteren bir tabelada
ve tutunmaya çalışanların hayata
raptiyeli saldırısına uğramış bir ağaçta
ya da zaptiyelerden kaçarken yazılmış
                   bir duvar yazısında
hikayeler asılıdır hep
                       sokağın başında

Benimkiyse
yaprağına yazılıydı bir ağacın
ve sonundaydı sokağın
sokak, sınıra yakın
            mevsim güze..


--murat usta---
Ekim'13/Silopi

SINIRA YAKIN BİR SOKAK HİKAYESİ

Her sokağın başında
bir hayat hikayesi durur
Her
          sokağın
                           başında!

Sert bir fren çığlığında saklıdır
                          kiminin hikayesi
ya da her an kaldırılmayı bekler
                 bir kaldırım taşında

yön gösteren bir tabelada
ve tutunmaya çalışanların hayata
raptiyeli saldırısına uğramış bir ağaçta
ya da zaptiyelerden kaçarken yazılmış
                   bir duvar yazısında
hikayeler asılıdır hep
                       sokağın başında

Benimkiyse
yaprağına yazılıydı bir ağacın
ve sonundaydı sokağın
sokak, sınıra yakın
            mevsim güze..


--murat usta---
Ekim'13/Silopi

YIRTICI BİR KUŞ

Aşk
Bir kuşmuş
yırtıcı bir kuş
nesli tükenmek üzere olan!
hep
zamansız konmuş...

--murat usta--
Ekim'13/Ankara

5 Ekim 2013 Cumartesi

SINIR

Sınırda...
her şeyin sınırında
mayınlı bir bölge şimdi yüreğim
........
İpek yolu değil bu
Dikkatli yürü!

- -murat usta - -
Silopi/Ekim'13

KAÇAK ÇAY

Masanın üzerinde
Biri belki
bir  gelen olur diye koyulan
iki bardaktan birinde
hayatı vardı adamın
artık tazelenmesi gereken
..........
Kaçak çay
               demini aldı artık...

--murat usta - -
Silopi /Ekim'13

19 Eylül 2013 Perşembe

ZAMAN

Üşümüşüm
Düşünmüşüm zamanı

Nöbette
Gurbette
Bir bayram sabahı memlekette
Bir sahil kasabasında
Sınırda
Dicle'nin doğusunda
Sınırında bütün duyguların
Ve kuş uçar kervan geçmez bir yaylada
Ya da yanlış yaptığımda bir şeyi
Sol yanımda çıkan bir ayaklanmada
Bastırdığımda ayaklanmayı
Ya da bastıramadığımda
Bir psikoloğun ya da herhangi bir yurdum insanının
çocukluğuma ineceği kadar bir mesafede bıraktığımda ağlamayı
ve sevdiğimi anladığımda,
            anlamaya çalıştığımda

Ayaklarım suya değerken
Ve başım,
ağrısı dinmiş başım
                          göğe ererken
Ya da gökten yere inerken göz yaşım
Duymuşum zamanı
Anlamışım

Anlamışım
değerek insana
              ya da değmeden
nasıl geçer zaman
                       anlamışım...
İnsanın insana kulluğunu
                     anlamamışım!

--murat usta--
Eylül'13  / Silopi

6 Eylül 2013 Cuma

BİRİM

"Bir uzaklık birimidir özlemek"
Unutulmaksa
                kahrolma biçimi...

Silerim ben
işte tam da öyle
böyle bir aşkın ızdırabını!

Desem iyiydi,
                   diyemedim ki!

--murat usta--
06.09.2013 Ankara

2 Eylül 2013 Pazartesi

BAĞLANTI

Demirkazıklarla bağlasalar
İnsanları doğduğu yere
                 aşık olduğu yere!
                          Vedalar olmasa...

Ve herkes
öldüğü yere gömülse
           Aşk, öldüğü yere…

Bir göz,
              bir güzeli
                   gördüğü yere gömülse!

--murat usta—

02.09.13 Eryaman

HIZLI BİR ADIM

Daha da ağırlaşıyor yokluğun,
                                     giderek...

Kudretli bir cümle yetmez
Hızlı bir adım gerek
                   dolmuyor boşluğun

 Gözlerim gözlerinde açılsa
                   bir kere daha

Başka bütün konuları
                   kapanırdı ruhumun

Kendimden arttım

            çok fazlayım şimdi!

--murat usta--
02.09.2013 Eryaman

İSTANBUL













Yarısı
yaralıydı İstanbul'un
Kavuşamadı bir türlü
                               iki yakası

boğazdan geçen hiçbir balık
tutamadı hiç, 
denize düşen umutları
Hepsi hepsi bir oltaya
                        tutundu sadece...

görmedi ki hiç Boğaz'ı,
             bir yarısı İstanbul’un
                       yutkundu sadece...

--murat usta—

02.09.13 Eryaman

30 AĞUSTOS 2013

Sabahtan beri düşünüyorum
Ne yazsam
bu bayramı,
            bu zaferi
        nasıl kutlasam diye

Bakıyorum ülkeme
Kimse bayramı,
               hak eder değil!

Yılardır böyle
Bu sene
bir kıpırdanma var yine
Ama kutlamaya

                      değer değil!

Gelinen bu durum
O güzel insanların evlatlarına
                   bir zafer degil!

-murat usta-
30.08.2013

30 Ağustos 2013 Cuma

ÇAĞRI

Çıksa bir akşam üzeri 
                               gelse biri
bakmadan bu dağınık halimize
                                         girse içeri

bağdaş kurup otursa,
toplasa başına, toparlasa bizi
hal hatır sorsa,
ahdi hatırlatsa sonra
dile getirse
      verdiğimiz o ilk sözü

o demeden
            biz anlasak
bitirmeden daha sözünü
                     özünü tamamlasak


ne zaman üşür,
ne zaman düşünür insan
                       bunları öğretse bize
Aşk?
Aşk ağırdır! 
Girmese hiç o konuya
öğretebilirse
yaşamayı öğretse
                 insanca yaşamayı
bir de gülmeyi,
ve gülümsemeyi
                  öğretse kadere

Ben'i bıraksa, 
                         bıraktırsa!
Biz'i alsa yanına,
ve kibrimizi sürse savaşa
ve ona
             ölmeyi emretse!


Ve içimizdeki ses
                           dile gelse!
bize yeniden  
             sevmeyi emretse!

-- Murat Usta--
30.08.2013 Eryaman

28 Ağustos 2013 Çarşamba

GEÇTİ

Geçermiş
Öyle söylüyorlar
Bir bildikleri var gibi...

............

Bir şey diyeyim mi?

Bence bilmiyorlar
Kimse bilmiyor
Sen, 
        ben, 
                   o

Bilmiyoruz
Bilmiyor hiç kimse
Onlar da
          başkalarından duydular
                                             belli ki

...........

Çok erken değildi 
            bir akşam üzeriydi

Severken,
Beklerken,
Güneşli güzel günleri

Sevip geçti
Gelip geçti
Delip geçti
Yere serip....
                    geçti

İçimdeki saadeti
İçimdeki susanı,
                       konuşanı...
Nazım'ın dediği 
                   o "ikinci insanı"
Silip geçti
Si...
 ………………..

Neyse geçti!

-- murat usta--

28.08.2013 Eryaman

BİN MUHTEŞEM YALNIZLIK

Yalnızım
Yalnızlığım
bu kalabalıklar içinde
bir başıma kalakalmışlığım
Üç tarafımı kaplamışlığı,
hayat kırıklıklarımın

Ve çepe çevre sarılmışlığım
Sarılıp sarılıp ayrılmışlarına armağan olsun yurdumun

Yağmursuz havada,
yaz ortasında ıslanmışlığım
bende kalsın…

Şairliğim
Şiirlerim
Sözlerim de
Güzel gözlü kızlarına
Kızlarına armağan olsun yurdumun

Bir kadına adanmışlığıysa ömrümün
Bende kalsın…

Sabah erken kalkmışlığım
Eve ekmek alıp
            erken gelmişliğim de kadınlarına…
Kadınlarına armağan olsun yurdumun

Yalnız,
Ağlamışlığı anamın
Bende kalsın...

Diplomalı,
Fiyakalı,
Ve bin bir sertifikalı yalnızlığım
Tüm yalnızlığına armağan olsun yurdumun

Yalnızlığım,
Türk yalnızlığına armağan olsun!
Varlığım Türk varlığına
Ve kardeşliğim
           bütün dünyaya!

--murat usta--



Ağustos'13/Eryaman 

23 Ağustos 2013 Cuma

KÜTÜK

Ya bir gün
"kalbi" ile "aklı" arasında kalmış,
sıkışmış
Sıkışıp kalmış
bir zihnin
ve iki gözün
körkütük sevdiğin iki gözün
karşısında duran,
sel önünden kaçırılmış
kütük gibi duran
kımıldamayan,
o mantıklı seçenek,
o mantıklı insan
sen olursan!

Yok, yok,
olma sakın!
.........
Olmamalısın!
..............
"her ölüm erken ölümdür" biliriz;
ama bu gerçekten ölümdür!
böyle ölürsek, siliniriz...

Yaşamak güzel şey...
Mümkünse mantıksız olsun!

--Murat Usta--
24.08.2013 Eryaman




ONARIM BEDELİ

Kırmadım kimsenin kalbini
bilinçsizce
buna eminim

kırdıysam
bilerek ve isteyerek kırmışımdır;
ki onarabilmek için
önce kırmak gerekir bazen!

--Murat Usta--

22.08.2013 Eryaman

CÜMLE KAPISI

Göze gelen
Gönle giren
Ve gözden düşüp
Kırılıp yere serilen...

Çıkmadığı için yuvasından
zamanında,
uçmayı unutan,
ıskalayan...

Beklemiş,
bekletilmiş,
tüm kelimelerimi içip,
büyük bir cümle açıyorum sana!

---Murat Usta--

23.08.2013 Eryaman

19 Ağustos 2013 Pazartesi

HÜRREM-SÜLEYMAN-MUSTAFA

ısrarla
tenbihlenmişti ona
başını hep öne eğmesi
ve bakmaması yüzüne
koynuna atıldığı padişahın

o dinlemedi
kaldırdı başını
çekti kuzeyden getirdiği
ailesinden miras tek silahını

ve aşarak
bakışlarındaki kapıkullarını padişahın
çekinmeden
o yüzdeki her daim sefere hazır yeniçerilerden

baktı gözlerine
tanrının
yeryüzündeki gölgesinin

ve bütün kuralları
yeniden belirlendi
yedi iklim dört köşenin
sarayın, sultanın ve saltanatın

..............................

Süleyman
onuncu Osmanlı padişahı
Sultan Mehmet Han oğlu
Sultan Beyazıt Han oğlu
Sultan Selim Han oğlu
Sultan Süleyman

hükmediyordu dünyaya
hâkimiydi üç kıtanın
ve krallara taç giydiren sultanıydı cihanın

bunca unvan arasında
hatrı sayılmazdı ama
babasıydı
gözlerini kızıl elmaya dikmiş
küçük Mustafa'nın

ve şimdi
yüzyıllardır kaldırılamayan
insanın insana kulluğunun, köleliğinin
o da tadına varıyordu gözlerinde
kor tenli
kızıl saçlı
Rutenyalı bir kölenin

......................................

Hürrem
kurduğu hayalleri
devrin en güçlü surlarına asılı kalan küçük kız
Hürrem
esir pazarlarından saraya sürgün

acımamalıydı
ilk o öğretildi
yaşatmak için oğullarını,
öldürmeliydi
ki nizamı alemin devamı
ve bekası için devletin
vacipti
katli kardeşin
kuralı buydu
köle olarak girdiği
bu görkemli sarayın

ve
o da uydu
bütün kurallara
         
kim çıktıysa yoluna
bilerek ya da bilmeden
bir bir aldı canını
                  hiç düşünmeden

önce hükümdarın sırdaşı
çocukluk arkadaşı
o kudretli sadrazamın,
Pargalı İbrahim'in

ve ardından
veliahtını aldı tahtın

ve kızılelmaya giden son gemi
limanda kaldı
duvarlar bile bilirken her şeyi
ne sultan ayaldı
                             ne süleyman!

ve gözlerdeki feri
saraydaki en güzel yeri aldı

......................................

Mustafa
Mahidevran'dan olma oğlu
Sultan Süleyman’ın

o da
ayırmadan daha
kılıcını kınından
ve bakınmadan etrafına
uzattı
sakallarını
ve sonra çekti tuğrasını
                      kendi fermanına

derler ki
işte böyle kayıp da
düştü
sultanın gözünden

bir Acem halısı üstüne

                   ......

Şehzadenin isyanı
bir ferman bir kağıt
sonra yine koptu fırtına
ne Cihangir kaldı
                         ne Beyazıt
bırakıp da gittiler
bir başına Süleyman'ı

Mustafa'nın ölümü
Cihangir'in
ve dahi Beyazıt'ın ölümü
Sultan'a
o ilk öğüdü
hatırlatma biçimiydi belki de kaderin

"ey oğul
mağrur olma ki;
              engelleri aşasın!
ve insanı yaşat ki;
                   devlet yaşasın!"

--Bir Tarih Öğretmeni--
Ağustos'13/Ankara


17 Ağustos 2013 Cumartesi

NERDEYİZ

Nasıl bir yerdeyiz ki
Çıksa gelse
Yol gösterse biri

Gözyaşı ve kan
Doldu taştı her yanı dünyanın
Adım başı
Ağlayan bir Müslüman

Mısırda 120 kişi can verdi
Bugün biz daha uyanmadan
Suriye'de daha fazladır belki
Irak'ta da bir o kadar insan
Allah’ın her günü çıkıyor insanlığından

Kimi göğe yükseliyor.
Yanına alıyor yaradan
Kimi her günü cehennem belleyip
Öleceği günü bekliyor
Arınıp bütün umutlarından

Neyle sarıyoruz kanayan yanlarımızı
Ya da neyle sarmalıyız artık
Sargı bezi, tentürdiyot, oksijenli su
Ve bilumum insani yardım malzemesi
Yetmiyor, bu çok açık!

...........

Sahi nasıl geldik biz bu hale
Bunca insanı nasıl uyuttular
Dedelerimiz bize
Fatih'i Yavuz'u
Köroğlunu boşuna mı okuttular

Nasıl bir sessizlik ki bu
Yoksa bu sefer
Önce Musayı mı vurdular

.........

Libya?
Libyada sahi kaç kişi öldü
Kaç Müslüman hançerledi birbirini bugün
Ne de çabuk unutmuşuz
Yok, yok!
Başka açıklaması yok bunun
Belli ki kabul edilmiyor yıllardır duamız

Sorumlu kim bütün bu olanlardan
Varmıyor dilim
Varmıyor ama
Yüz cevirdi galiba Yaradan!
Bu okumayan
Okuduğunu anlamayan Müslümanlardan

--usta--

28.07.2013- 17.08.2013 Eryaman

Masal Hırsızı

Ya çıkar da biri
benim dizelerimle
sevmeye kalkarsa seni

...............
?????????
...............

Yok yok!
Kimse öyle sevemez seni
Düğümlenir, tıkanır boğazına
Söyleyemez ki!

Söylese de;
ellerinle boğarsın onu, ellerinle!
O güzelim, ince, uzun,
o masal hırsızı ellerinle...
Değil mi?

--usta--

17.08.2013 Eryaman



5 Ağustos 2013 Pazartesi

AYRIŞMA

Üçe ayrılıyor ülkem üçe
Yazarlar
Düşünürler
Ve "susup ölürler"

Sustukça sen, ben
Sustukça hepimiz
Yazarlar, düşünürler de
susup ölürler...


05.08.2013 Eryaman

3 Ağustos 2013 Cumartesi

BAĞLILIK

Sizi koruyan
baglılığınızdır sevdiklerinize

Ve korur yine
onların da
her kazada sarılması size


--murat usta--
03.08.2013 Eryaman

28 Temmuz 2013 Pazar

SAÇAK ALTI

Bin hüznünü saklar
Kenar mahallelerin duvar dipleri
Yanı başından başı öne eğik geçenlerin

Bin umudunu saklar
Aynı mahallenin saçak altları
Başını göğe yaslayıp hayal edenlerin

Bin özlemini saklar
Sokağın sonuna bakan pencere camları
Zihnindeki bir surete sımsıkı sarılıp bekleyenlerin

Bin feryadını saklar
Asma kilit takılı ahşap kapılar
Elleri cebinde düşer adım düşünenlerin

Ne duvar dibi
Ne saçak altı
Ne pencere camı
Ne de asma kilit takılı ahşap kapılar anlar seni
Hele bir kere tersine akmaya görsün nehirlerin

............................

Vazgeçme!
Sen yine de...

Gün gelir 
Hoşnut kalır Rabbin
Bin pencere açılır
Aydınlanır sabah ardından
Gölgesi vurur mahalleye
Saçak altında bekleyenlerin

Ve verilir sana 
Kalbinden geçenlerin*

--murat usta--

Temmuz '13/ Eryaman